Yazan ve fotoğraflar: Fatih Šabović
Twitter: @fsabovic
1 MART 1992:
"Sabah erkenden uyanıp iş yerimin yolunu tutuyorum. Benim için sıradan bir gün. Ama ülkem Bosna, Slovenya ile Hırvatistan sonrası Yugoslavya'dan ayrılmanın eşiğinde... Biz (Bosnalı Müslümanlar) ve Bosnalı Hırvatlar, bağımsızlık referandurumuna gittik. Peki ya şimdi ne olacak? Kimse bilmiyor. Akşama doğru şehirde bir hareketlenme yaşanıyor. Başçarşı'dan aşağıya koşuşturan insanlar var. Eve gitmek için yola koyulmuşken birkaçını durdurup soruyorum; "Ne oldu" diye. Sırpların düğün alayı, Başçarşı'ya yaklaşırken Sırbistan bayrağı açıp sloganlar atmışlar. Birkaç kişi konvoya saldırıp damadın babasını (Nikola Gardoviç) öldürmüş. Benim kentimde hiç böyle şeyler yaşanmazdı... Biz asırlardır farklı dinlere, farklı kökenlere mensup olsak da iç içe yaşıyoruz Saraybosna'da. Umarım olaylar kötüye gitmez..."
2 MART 1992:
"Sırp milis kuvvetleri, şehre barikatlar kurdu. Parlamento binası etrafında sniperlar pozisyon aldı. Ama ben, Hırvat ve bazı Sırp arkadaşlarım omuz omuza verdik. Saraybosna'yı seven herkesle birlikte sniperların önüne geçip bu darbe tehdidini önledik. Eşim evde benim için çok endişelenmiş, döndüğümde o da, çocuklar da nasıl rahatladılar... Ne gündü ama..."
3 MART 1992:
"Bağımsızlık referandumunun sonucu yüzde 99.7 Yugoslavya'dan ayrılma kararı oldu. Gerginlik hat safhaya ulaştı. İşten sonra ofisteki arkadaşlarla biraz sohbet ettik. Artık içten içe savaşta olduğumuzun herkes farkında..."
5 NİSAN 1992:
"Bugün Sırp kökenli bir polis, şehirdeki birkaç polis karakoluna ve İç İşleri Eğitim Okulu'na saldırdı. 2 polisi ve 1 sivili öldürdü. Saraybosna savaşın içine atılmaya çalışılıyor. Ben, eşim, çocuklar, neredeyse tanıdığım herkes, sokaklardayız. 100 bin kadar Saraybosnalı Boşnak, Sırp ve Hırvat barış için yürüyorduk. Miljacka Nehri'nde karşı yakasında parlamento binasının olduğu Vrbanja Köprüsü'ne geldiğimizde 2 el silah sesi içimi yaraladı. İki genç kadın dağdaki Sırp sniperlar tarafından vurulmuştu. İki fidan, yere yığılıverdi. İnsanlar korkuyla sağa sola koşuşturmaya başladı. Kuşatma altındaydık artık, resmen! Akşam haberlerde hayatını kaybedenlerin Suada Dilberoviç adlı bir Boşnak ve Olga Suçiç adlı bir Hırvat olduğunu öğrendim..."
14 TEMMUZ 2015:
BİR SARAYBOSNALI GİBİ HİSSETMEK...
Yaşadığınız, evinizin olduğu şehirde tanımadığınız adamların sevdiklerinize kurşun yağdırdığını düşünün. Ne büyük bir korku, ne büyük bir acı... Bir Saraybosnalı'nın zihninden geçenleri kendiniz yaşamış gibi hissetmeniz için çok çaba harcamanıza gerek yok Bosna'da... Sokaklarında birkaç tur atın yeter. Saraybosna'da dolaşmaya başlamamla, 1992'ye gittim ben. Şehri gezerken vakit kaybetmemek adına Vrbanja Köprüsü'ndeki anıtın fotoğrafını çekip, Özgür Dirim Özkan Ağabey'in arabasına doğru koşarken sanki sniper ateşinden kaçıyor gibiydim. Suada'ydım o an, Olga Suçiç'tim belki de... Savaşın her aşamasını yeniden yaşadım 2 gün boyunca kafamda. Bir aile babası gibi... Bir Saraybosnalı gibi... Yaşananlara onun zihninden baktım...
5-22 NİSAN 1992:
"12 farklı ülke Bosna'nın bağımsızlığını tanıdı. Yugoslav Ordusu (JNA) ve Bosnalı Sırpların ordusu Saraybosna'nın her yerine saldırıyor. Tepelerden kuşatıldık. Çok seçeneğimiz yok ama ayın 22'sinde yine barış yürüyüşü yaptık. Holiday Inn'den gelen sniper kurşunları ile yürüyüş yarıda kaldı. Artık tamamen savaşın içindeyiz."
27 MAYIS 1992 sabahı:
"Eşim çok hasta... Ama üzücü şekilde bu aralar onunla ilgilenemiyorum. Tek derdim şehrimizi savaşta savunabilmek... Yeni projeler tasarlayıp bir şekilde dış dünya ile bağlarımızı koparmamalıyız. İş yerinde arkadaşlarımla hep yeni plan ve projeler hazırlamaya çalışıyoruz."
27 MAYIS 1992 akşamı:
"Oğlumu kendi ellerimle toprağa verdim. Hasta annesini Vase Miskin Sokağı'ndaki ekmek kuyruğunda saatlerce bekletmeye kıyamayan, 'Ben giderim' deyip evden çıkan oğlumu... Ekmek kuyruğunun olduğu sokakta yaşanan öyle bir patlamaydı ki, iş yerinden çıktığım gibi soluğu orada aldım. Köşeyi döndüğüm gibi oğlum Emir'imin cansız bedenini gördüm. Bacağı, cansız bedeninden metrelerce öteye savrulmuş. Vücutları öyle parçalanmıştı ki insanların, Emir'in bedenini güçlükle toparladım. Kollarımda kanlar içindeki hâli, cansız bedeni olamazdı(!) İlk doğduğu günkü hâli gözlerimin önüne geldi, dünyaya doyamayan açık kalan gözlerine baktığımda..."
1 MART 1993:
"Savaş tüm vahşiliğiyle devam ediyor. Kışlar çok zor geçiyor. Neredeyse Miljacka'nın kuşatılmayan yakasındaki tüm ağaçları kestik. Kaynaklarımız çok kısıtlı. Yan yana yürüdüğüm arkadaşlarımı kaybediyorum her gün sniper ateşiyle... Oğlum Emir'in acısı 1 yıla yaklaştı ama neredeyse tam yasını tutamadım bile. Komutan Alija İzzetbegoviç ve arkadaşları ne zamandır, günlük ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlara yardım etmenin bir yolu olması gerektiğini düşünüyordu. İş yerinden mühendis arkadaşım Nedzad Brankoviç'in fikri üzerinde çalışıyorduk uzun zamandır. Dobrinja ile Butmir'i, Saraybosna Havalimanı altından birbirine bağlayacağız! Proje planlarımız hazır... Bugün Objekt BD adıyla gizli biçimde bu tünelin yapımına başlayacağız artık..."
TÜNELE İLK ADIM VE GÖZYAŞLARI...
14 TEMMUZ 2015:
Saraybosna merkezinden birkaç dakikalık yolculuk sonrası Bosna Savaşı gazisi dostum Nisvet Zukan'la birlikte Yaşam Tüneli'ne adım atıyoruz. Kolar Ailesi, savaşta stratejik konuma sahip evlerini feda etmiş. Yaşam Tüneli, evlerinin altından geçip havalimanının öte yanına bağlanıyor. Evin bahçesinde, 800 metre uzunluk, 1 metre genişlik ve 1.7 metre yükseklikteki Yaşam Tüneli'nin 20 metrelik kısmı hâlâ ayakta kalmış. Kolar Ailesi'nin çabaları ile içeride, savaşta kullanılan aletler, silahlar, cephaneler korunup, ortam müzeye çevrilmiş. Nisvet abinin de benim de tüylerimiz diken diken oluyor. Savaşta tünelden çıktığı bir anda sol bacağından vurulan Nisvet abi, ailesine, sevdiklerine tünel aracılığıyla gıda, ilaç taşımış. Bir yandan da Sırplara karşı amansızca savaşmış. Gözlerimiz doluyor, ağlamaklı oluyoruz, birkaç damla yaş süzülüyor ikimizin de gözlerinden... Alija'ya ve etnik kökeni, dini fark etmeksizin tüm Bosna savaşçılarının ruhlarına dua ediyoruz.
1 TEMMUZ 1993:
"İmkanımız yoktu. Ellerimizle kazmaya başladığımız tünel, içindeki toprağı, çıkan suyu tahliye ettikten ve iyi aletlerle çalışmaya başladıktan sonra bugün kullanıma açıldı. Artık ailem ve sevdiklerime gerçekten yardım edebiliyorum! 5 ay boyunca her 24 saatte, 8'er saatlik mesai dilimleriyle Bosna'yı hayata, dünyaya bağladık. Bu en büyük mutluluktur benim için..."
TEK KURŞUNLUK SİLAHLARLA VATAN KURTARMAK
14 TEMMUZ 2015:
Bosna Savaşı gazisi Nisvet Zukan bana savaşın tüm şiddetiyle yaşandığı yerleri gezdirdi Saraybosna'da... 1 Temmuz 1993'ten sonra, yani Yaşam Tüneli'nden temel ihtiyaçlar gidip gelmeye başladıktan sonra savaşın kaderi değişmiş. Bu tünel, Saraybosna'yı hayata bağlamış adeta. Bosna'nın başka bölgelerinden, Müslüman ülkelerinden, Türkiye'den askerler bu tünel sayesinde Saraybosna'ya gelmiş. Nisvet Zukan tünele düşen ama patlamayan Sırp bombasını gösterip, "Kaç kez bu tünelden gidip geldiğimiz hatırlamıyorum. Yeri geldi kilolarca cephane, yeri geldi kilolarca gıdayla tüneli geçtim. Yeri geldi yumurtalar kırılmasın, sevdiklerime sağlam ulaşsın diye 800 metreyi bu boyla, ağır ağır yürüdüm. Tek atımlık, el yapımı silahlar dizayn ettik. Uzun süre onlarla savaştık. Saraybosna'yı seven herkese, Allah yardım etti. İçimizdeki vatan sevgisiyle, Başçarşı'nın aydınlık sabahlarına yeniden uyandık" diyor...
Bu yazı, Bosna'da hayatını kaybeden tüm masum insanlara armağan olsun...
BİLGİLENDİRME: 1 Temmuz 1993 sonrası, Bosna'nın savaştaki rolü apayrı bir hâl aldı. Boşnak ve Hırvat askerler ile NATO güçleri uzun uğraşlar sonrası saldırıları yavaş yavaş geri püskürtmeye başladı. 5 Şubat 1994 ve 28 Ağustos 1995'teki Markale Pazarı bombalamaları sonrası NATO, Sırp güçlere hava saldırısı düzenledi. 30 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleştirilen NATO bombardımanı sonrası savaşın seyri de tamamen değişti. Sırplar, ekim ayında teslim oldu. Boşnak ve Hırvatların da ilerlemeye çok da fazla gücü yoktu 3 sene süren savaş sonrası. 14 Aralık 1995'te Dayton Anlaşması imzalandı ve savaş resmen bitti (Bana göre şartları çok ağır olan ve Bosnalıların mücadelesine yakışmayan bir anlaşma, ödül gibi sunuldu.) Saraybosna kuşatması, 3 yıl ile modern savaş tarihinin en uzun kuşatması olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder