17 Temmuz 2015 Cuma

ÇAN VE EZAN SESİNİN DANS PİSTİ; MOSTAR


Yazan ve fotoğraflar: Fatih Šabović
Twitter: @fatihsabovic

Yarı uykulu hâlde gözümü açıyorum. Camda kuruyan yağmur damlaları dikkatimi çekiyor. Otobüsün içinde çınlayan coşkulu Balkan şarkısıyla, Goran Bregoviç müzikleriyle vaftiz edilmiş Emir Kusturica filmlerinden, gerçek zamana doğru yolculuğa çıkmış gibi hissediyorum. Tüm bunlar bu ara çok fazla Kusturica filmi izlemekten işte. Bir süre sonra hayatı Çingeneler Zamanı'ndaki Perhan havasında yaşamaya başlıyor insan... Başka türlü nasıl keyif alabilirsiniz ki zaten şu dünyadan?
Derin dere yatağı, Neretva Nehri'nin kollarının sahip olduğu güzellik büyülüyor insanı. Mostar'a giderken, sağ koltukta oturun! Öteki türlü çok şey kaçırırsınız.
YOLLARIN DİLİ OLSA DA KONUŞSA...
Devasa tepeler, daralıp genişleyen yollar (Karadeniz'deki yollara benzerliği dikkatimi çekti), yemyeşil bitki örtüsü Mostar'ın eşsizliğinin artçı şokları adeta... Mostar'a yaklaşmadan önce sizi yolun sağ kolunda sırasıyla; bir baraj gölü, Hırvat mezarlığı, devamındaki Katolik Kilisesi, 200 metre kadar sonra yine bir Hırvat mezarlığı karşılayacak. Karşıdaki dağlarda, devasa elektrik ve telefon direkleri kamufle olmuş gibiler... Direkler arası gerilmiş upuzun kablolar, dünyaya bağlıyor Mostar'ı...

DÜKKAN SAHİBİYLE SANAL MOSTAR TURU
Tüm bu yol aşamalarını geçtiyseniz, Mostar şehrine sadece birkaç kilometreniz kaldı demektir. İşte tam o esnada, çok uzaklarda ve yine yolun sağ bölümünde zirvesinde devasa bir haç olan dağı göreceksiniz. Tıpkı Makedonya'daki Milenyum Haçı gibi gelecek size o mesafeden...
Ben heyecanla otobüs camından en iyi görüntüyü yakalamaya çalışırken bir anda şehrin otobüs garına girdik bile... 'Tabanvay'la devam ediyorum merkeze. Bir seyahatteki en güzel ulaşım aracıdır, unutmayın! "Doğru yolda mısın?" diye soran biri olsa, "Bilmiyorum" karşılığını verirdim, eminim. Hemen daldım bir dükkana. "Mostar Köprüsü'ne nasıl çıkarım" dedim. Dükkan sahibi açtı önündeki bilgisayardan Google Maps'i ve haritadan bana küçük bir sanal Mostar turu yaptırdı. Güzel insanlar bu Bosnalılar, gerçekten...
KURŞUN İZLERİ KAPALI, YA DUYGUSAL YARALAR?
Mareşal Tito Caddesi'nde adımlarım yavaşladı. Bosna Savaşı'nın sert vurduğu kentlerden Mostar'da yıkık binalar gözüme çarptı. Otobüs garına 5 dakika mesafedeki Arkeoloji Müzesi içimi burktu. Onlarca evdeki kurşun izleri, sıvayla kapatılmış. Peki ya insanların içindeki acı ve savaşın bıraktığı izler? Yıkık dökük evlerin, dükkanların üzerinde, "Yaklaşmayın, yıkılma tehlikesi" tabelaları asılı. Her an yolun bitiminden 3-5 asker çıkacakmış gibi hissedebilirsiniz başlarda. Sonra insan alışıyor bu duruma... Kendi içinizde, geçmiş yolculuklarına çıkaracak sizi Mostar. Demedi demeyin...
GÖNÜLDEN GELEN REVERANS
15 dakikalık Mareşal Tito Caddesi yürüyüşü tam gaz sürerken, bir ara sokağa dalıyorum sağ taraftan... Bu hamlenin arkasındaki maksat kaybolmak... Ama... Bosna'nın incisi, Mostar Köprüsü tam karşıma çıkıveriyor. Çocukluğumda kartpostallardan, şimdilerde internetteki fotoğraflardan gördüğüm Bosna'nın bilmem kaçıncı harikası(!) tüm ihtişamıyla Neretva'ya da, bana da selam duruyor. Bosna Savaşı'nda yıkılan, yolları eski ve iri taşlarla kaplı olan Mostar Köprüsü, muazzam bir turist mıknatısı! Her türlü dili duyabiliyorsunuz köprüye varana kadar 'Stari Grad' yani eski şehir kısmında...
Köprüye doğru yaklaşırken, Hırvatların yaşadığı taraftan çan sesleri yükseliyor. Çan seslerine birkaç dakika sonra Müslüman Boşnakların bulunduğu yakadan ezan sesi eşlik ediyor. Mostar'da gökyüzü o an, çan ve ezan sesinin dans pistine dönüşüyor gözümde... Tüyler diken diken tabii ki... Sanki çan, Hırvatların acılarını, ezan da Müslüman Boşnakların yakarışlarını fısıldıyor kulağınıza... Hayat, birkaç dakikalığına duruyor zihnimde. Mostar'a, gönülden gelen bir reverans layık görüyor ruhum, güzel Yugoslavya'nın hatırına...



OTEL ÖNERİM; KRİVA ÇUPRİJA
Boşnak tarafında, rezervasyonumun olduğu Kriva Çuprija Oteli'ne (Eğri Köprü) gidiyorum. Sonra Mostar'da, iki Kriva Çuprija Oteli olduğunu, birinin de Hırvat yakasında olduğunu öğreniyorum görevliden. Bana içtenlikle tarif ediyor; Kriva Çuprija Motel & Restaurantı'nı... Mostar'a gideceklere naçizane tavsiyemdir bu otel. İçerisinde bir minyatür Mostar Köprüsü var. Çalışanları güler yüzlüler ve en önemlisi evinizde gibi hissetmenizi sağlıyorlar.


ÇEVAPİ YEMEDEN GEZMEYİN
Eşyalarımın bir kısmını otel odamda bırakıp, kendimi Mostar'ın ara sokaklarına bırakıyorum. Akşam çöküyor güzel kentin üzerine... Yol boyunca yağmur bırakan bulutlar, yavaş yavaş terk ediyor Mostar'ı... Güneşin ışıkları 'güzele vuruyor' yine, yani Mostar Köprüsü'ne. İftarda Boşnak yakasındaki heyecan görülmeye değerdi. Hangi dine mensup olursanız olun veya inanmayın, insanların heyecanını hissedersiniz. Yol üzerinde, Mareşal Tito Caddesi'nin hemen alt sokağındaki salaş bir restauranta girip, 'çevapi' (Boşnak köftesi. Küçüklerine çevapçiçi deniliyor) söylüyorum. Yanına 'jogurt' da (Bizdeki ayrana benzer bir içecek ama tuzsuz) sipariş ediyorum. Hepsi 6 Boşnak markı, yani 3 Euro (9 TL)... Karnımı tıka basa doyurduktan sonra gece yürüyüşüm başlıyor. Mostar kentinin incisi olan köprü, akşam ışıklandırma ile 'inci' sözünün hakkını tamamen veriyor. Hırvat tarafından nehrin kıyısına inmek için bir yol var. Gençler ve şehrin yaşayanlarının uğrak yeri burası. İçkisini veya normal içeceğini, yemeğini kapan ailesiyle nehrin kenarına geliyor. Gündüz yerel halktan olduğu belli olan kişilerin balık tuttuğu kayalıklara da yaklaşma şansı buluyorsunuz. Bu eşsiz ortamın etkisinde kalmamak mümkün değil...


BİR TARİHİ BARINDIRAN CAMİ: KARAGÖZ BEY CAMİİ
Sonra tekrar yukarı doğru kent merkezine çıkıp, sakin bir mekanda kahvemi yudumluyorum. Savaşta yıkılan Karagöz Bey Camii, ileriki zamanlarda yeniden yapılıp Müslüman Boşnakların ibadetine açılmış. 1577 senesinde Mehmed Karagöz'ün inşa ettirdiği cami, Mostar ve Hersek başcamisi olarak geçiyor... 1992-1995 arası bombalarla yerle bir edilmiş Karagöz Bey Camii. Minaresi ve girişi, savaştan sonra restore edilip ibadete açılmadan yıkık bir hâlde duruyormuş. Birkaç dakikalığına camiye uğruyorum ve hem tarih, hem de orada geçen yaşanmışlıkların kokusu burnuma geliyor. Camiden çıkıp Bosna genelindeki en büyük süpermarket zinciri Konzum'un Mostar şubesinin yolunu tutuyorum. Çok uygun fiyata değişik Bosna Hersek tatlarını bulabilirsiniz burada. Çikolatalar, içecekler fazlasıyla ucuz. Yaptığım kısa alışverişin ardından ertesi gün Saraybosna'ya dönüş biletimi almak için otogara geçtim. Sonuç; fiyasko oldu. Gardaki görevli amca saatini gösterip Boşnakça, "Yarın sabah 6'dan itibaren açığız" diyor. Bu sözler sonrası hafiften beynimden vurulmuşa dönsem de, dayıya "Eyvallah" deyip "Laku noc - İyi geceler" diye de ekliyorum. Kuzu kuzu otele dönmekten başka çare yok.



ŞEHİTLİKTEKİ TARİHLER İÇİNİZİ BURKUYOR...
Sabah erkenden kalkıp şehirde son bir tur daha atıyorum otogara gitmeden hemen önce... Bosna Hersek Süper Ligi'nde mücadele eden Velez Mostar takımının taraftar grubu Red Army'nin Srebrenica graffitisi çekiyor dikkatimi; "Asla unutma, asla affetme" yazıyor duvarda, Srebrenica çiçeği eşlik ediyor yazıya... Boşnak kısmındaki şehitlikte, herkesin ölüm tarihi 1993 veya 1995... Ne büyük acı ama... Ne büyük dram...



SON DAKİKA, SON BİLET...
Otogara geçtiğimde saat 09:57'ymiş. Gişeye gittim, 11:00'de otobüs olduğunu önceki akşam seyahat şirketinin camından okumuştum. Sırada önümde olan bir turist, 11:00'e son bileti aldı. Sonraki Saraybosna otobüsü 15:00'teydi. Gişe görevlisi, 10:00 otobüsüne tek bir koltuk var deyince; bingo! Ama son saniyede, 09:59'da aldığım bilete rağmen otobüsün beni almadan gardan hareket etmeye başladığını gördüm. Kendimi bir anda fazlasıyla ağır çantamla depara kalkarken buldum. Yol boyunca yaşlı Boşnak bir teyzenin yanındaki koltukta ikiye katlandım. Sürekli çantasını karıştırıp, uykuya dalacağım en güzel anlarda beni koluyla dürtmeseydi, iyiydi. Olsun be teyzem, seni de seviyoruz biz. Balkanların incisinden ayrılırken bize 3 kelime söylemek düşüyor; Vidimo se Mostar...

NOT: Mostar'dan Saraybosna'ya dönüşümüz ve Saraybosna'daki ilk gündüz gezimiz kısa süre sonra yazının 3. bölümü olarak blog'da sizlerle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder